Fransızlar Kamboçya’ya geldikten sonra buldukları serin tepeleri kendilerine yerleşim yeri haline getirmişler. Bokor Dağı da Phnom Penh’in nemli havasından kaçan Fransızlar için kolay ulaşımı ile 1920li yılların popüler bir merkezi olmuş. İlk Indochina Savaşı zamanında, ikinci olarak da Kızıl Kimer rejimi döneminde kasaba sakinleri tarafından terk edilmiş. Şimdilerde ise tekrar popüler olmaya başlayacak gibi duruyor çünkü bir sürü inşaat gördük etrafta. Meşhur eski otel yıkılmış yerine yenisi yapılmış hatta. Biz yine eski binalardan şaşmadık.

Black Palace (Lokasyon)
Oldukça iyi İngilizcesi olan tur liderimiz kısa bir açıklama yaptıktan sonra bizi Kral Sihanouk’un 1936 yılında yapılmış yazlık köşkünün önünde bıraktı. Şu anda sadece çalılar arasında kalıntıları kalmış olsa da köşkün kendisi ve arkasındaki bahçe kısmı fotoğraf çekimi için oldukça iyi kareler oluşturuyor. Ayrıca köşkün balkonunun da güzel bir manzarası var, içi de gençlerin sanatsal çalışmaları ile dolu.
Yeay Mao Anıtı (Yeay Mao Monument) (Lokasyon)
Köşkü hemen karşısındaki tepeye inşa edilmiş Yeay Mao heykeli mevcut. Bazı yerlerde Buda Heykeli diye geçiyor ama aslında bu heykel Kep’te gördüğümüz deniz kıyısında kocasını bekleyen beyaz kadın heykeli ile aynı şeyi sembolize ediyor. Büyükanne Mao’nun savaşçıları ve gezginleri koruduğuna inanılıyor. O sebeple önünden geçenler burada durup, saygı göstergesi olarak dua ediyorlarmış.
Biraz dolandıktan sonra tepenin diğer tarafındaki buluşma noktasına ilerledik ki ne görelim sevimli tur rehberimiz ses sistemini kurmuş, şarkı söylemeye başlamış. Gruptakiler toplanana kadar küçük konserini keyifli bir şekilde dinledik.
Sampov Pram Tapınağı (Wat Sampov Pram, Temple of the Five Ships) (Lokasyon)
Sıradaki durağımız 1924 yılında Kral Monivong tarafından yaptırılmış olan Sampov Pram Tapınağı. İsmi tapınağın önündeki gemiye benzeyen 5 tane kayadan geliyormuş. Bizim tur rehberimiz nedense bunu belirtmediği için kayaları görememiş olduk.
Tapınağın bir tarafında eski tapınak binası yerini almış. Yıpranmış duvarları ile oldukça orijinal bir havası var. Diğer tarafta ise yenilenmiş başka bir tapınak binası ve minik bir bahçe mevcut. Aktif olarak kullanıldığı için etrafta Budist monklar karşınıza çıkabiliyor. Tapınağın bulunduğu alandan Bokor Dağı’nın manzarası izlenebiliyor. Hatta burası Kamboçya’daki en yüksek rakımlı tapınak olarak geçiyor.
Bokor Kilisesi (Bokor Church) (Lokasyon)
Tapınakta bir süre dolandıktan sonra minibüse doluşuyoruz, yeni durağımız Bokor Kilisesi. 1920’li yıllarda şehir kurulurken yapılan Katolik kilisesi şimdilerde düğün öncesi fotoğraf çekimlerinin merkezi halinegelmiş. Bizim ise öğle yemeği durağımız oldu. Kilise binasının arkasındaki tepede dinlenmek ve fotoğraf çekmek çok güzel bir manzara var.
Turun devamında eski otel binasının olduğu yeri gösterdiler, artık eski değil yenilenmiş:) Programda yazan ama götürmedikleri şelale için hiçbir açıklama yapmaya gerek duymadılar, biz de sormadık. Muhtemelen yağışlı mevsim olmadığı için şelale kuruydu. Artık şansımıza ne çıkarsa razı oluyoruz. Fakat turdan sonra fark ettik ki motor kiralayıp kendimiz Bokor Dağı’nı turlasak çok daha keyifli olurmuş.
Gün Batımı Tekne Gezisi
Aldığımız turun en keyifli kısmı bu oldu. Sabahki Bokor Dağı turu saat 15:00 gibi bitmişti ve bizi kasabaya bırakmışlardı. Tekne turu ise saat 17:00’de iskeleden kalkıyordu. Sadece tekne turunu 5 Dolara satıyorlarmış, Bokor Dağı turunu almasak olurmuş yani.
Teknenin üstünün açık olması gün batımını izlemek için enfes oldu. Bağdaş kurup oturulabilecek minik masaların birine hemen yerleştik. En güzel gün Kampot’ta batıyormuş! Gün batımını izleyip Preaek Tuek Chhu Nehri’nde süzülmeye başladık. Hayat güzel, doğa muhteşem, gün batımı harika, daha ne ister ki insan.

Yaklaşık yarım saat kadar ilerledikten sonra hava iyice kararmıştı. Yola çıkan tüm tekneler aynı anda, aynı yerde durup ışıklarını kapattılar ve 1-2 dakikalığına gecenin sürprizi olarak bir kaç tane ateş böceği gördük. Sonra birden ışıklar açıldı ve bangır bangır müzik sesi gelmeye başladı etraftan. Neyseki o teknelerden birinde değildik ve bir süre sonra da uzaklaştık. Dönüşte bizi ışıl ışıl Kampot bekliyordu.
Kamboçya’nın muhteşem bir doğası var her gittiğimiz yerde bunu gördük. Fakat doğasının korunması ne yazık ki şimdilik çok geri planlarda. Ülke olarak yaşadıkları şeyler, insanların karınlarını doyurma dertleri ya da buraya gelen turistlerin arz talep dengesi… Bunlar gibi birçok nedeni olabilir. Kamboçya’yı gezerken doğayı çok fazla yaraladığımızı hissettik. Burada yaşayan insanların daha büyük dertleri var tabiki bir şekilde para kazanmaları lazım. Diğer Asya ülkelerinde yerel halkın eğlendiğini hayatın içinde olduğunu çok rahat görebiliyorduk ama Kamboçya daha çok turistler için var gibi geldi bize.
Çok memnun kalmadığımız Bokor Dağı turundan sonra ertesi gün kendimiz motor kiralayıp gezmeye karar verdik.