Sabah 08:45’de bizi otelimizin önünden aldılar. Kırmızı arazi aracımız ile Gua Musang yoluna doğru bir saatlik bir yolculuk sonrası yürüyüş yapacağımız kısma geldik.

Dünyanın en büyük çiçeği Rafflesia
Buraya gelmemizin asıl amacı dünyanın en büyük çiçeği olan Rafflesia Arnoldii’yi görmek. Aslında fotosentez yapmadığı için bir mantar türüymüş. Sabah saatlerinde açmaya başlayan bitki çiçeği gün sonunda kapanıyor, öğle saatleri görmek için en ideal zamanmış. Biz saat 11 civarında vardık yanına.
Rafflesia’nın tomurcuk halinden çiçek haline gelmesi 11-12 ay sürüyor ve çiçek halinde sadece 6-7 gün kalıyormuş. O sebeple rezervasyon yapmadan tur şirketlerini arayıp soruyorlar çiçeği olan Rafflesia var mı diye. Bu çiçeğin sadece bir türü Cameron Highlands’te varmış, Rafflesia çiçeğinin asıl orijini Malezya’nın Sabah eyaleti ve Endonezyaymış. Biz “secondary jungle” yani sonradan tekrar ağaçlandırılmış ormanda yaklaşık bir buçuk saat yürüdük ve Rafflesia çiçeğini görebildik. Sabah eyaletinde 5-6 saat yürümek gerekiyor dedi tur rehberi. Valla onun yalancısıyım.
Rafflesia soyu tükenmekte olan bir bitki, o sebeple 20 yıl sonra olmayacağı söyleniyor. Görebildiğimiz için çok şanslıyız😊
Highlanders Restoran-Öğle Yemeği
Saat 14.00’da öğle yemeğimizin tadına bakmaya başlamıştık. Hint yemekleri yemeye Malezya’da baya alıştık. Pilav yanına bir sürü körili, kızartma et, balık, tavuk ve sebze çeşitlerinden bir tabak hazırladığımız Güney Hindistan mutfağı restoranı burası. Cameron Highlands’te Hint yemeklerine doyacağız sanırım. 29 RM (7.10 Dolar) tuttu.
BOH (Best of Highlands) Çay Fabrikası
Boh Çay Fabrikası Malezya’daki en büyük çay üreticisi ve Cameron Highlands’deki en büyük çay tarlalarına sahip. 1929 yılında İngiltere’de eğitim almış İngiliz J. A. Russell tarafından, İngiliz koloni zamanında kurulmuş. Firmanın şu anda 3 tanesi Cameron Highlands’te 1 tanesi Selangor’da Cheeding tepesinde olmak üzere 4 tane çay tarlası var.
Kamelya çay ağaçlarının 3 haftada bir çay hasatı yapılıyor ve 3 yılda bir çay ağaçları budanıyormuş. Çay tarlalarının arasında dolanıp fotoğraf çektikten sonra fabrikanın içindeki süreçleri anlattıkları küçük müzeyi gezdiriyorlar. Daha sonra kısa bir çay molası için kafeterya kısmına geçiyoruz. Biz tur liderimizin tavsiyesi üzerine Palas Supreme çaylarımızı yudumlarken, çay tarlalarını keyifle izledik.
Yosunlu Orman (Mossy Forest)
Çayımızı içtikten sonra Mossy Forest’a (Yosunlu Orman) varabilmek için yaklaşık 20 dakika kadar daha sürdük. Yosunlu orman yaklaşık 150 milyon yıllık bir ormanmış. Yağışlı mevsim olduğu için çamurların içine bata çıka Mossy Forest’ın yaklaşık 200 metre içine girebildik.
Bizim ekibimiz dışında kimse yoktu. Normalde diğer gruplar sabah getiriyorlarmış ve çok kalabalık oluyormuş. Biz ortamın büyüleyici havasının keyfini yaklaşık 1 saat kadar etrafta dolanarak soluduk. Hayatımızda hiç böyle bir şeye şahit olmamıştık, gerçek olamayacak kadar güzel bir film seti gibiydi.
Yosunlu Ormanı ardımızda bırakıp şehir merkezine doğru yola koyulduk. Gün batmadan hostele dönmüştük.