18/11/2018
İstikamet Sukhothai! Otobüs biletimizi önceden almadığımız için sabah yine çok erken saatlerde kalktık ve Naresuan Road üzerindeki otobüs bileti satış ofisine gittik. Önceki gece çok geç geldiğimiz için yetişememiştik. Saat 9:30’da olan otobüs için yer kalmadığını öğrendik ve 11:00’daki için de yer yoktu. En geç 7 saat kala online bilet kesebiliyorlarmış o sebeple üzerinde koltuk numaralarımızın yazılı olduğu saat 13:00 için olan faturamızı alıp otobüs terminaline yola koyulduk. Klimalı, tuvalet ve ikramlı araçta Ayutthaya-Sukhothai bilet ücreti kişi başı 360 Baht (50 Baht hizmet bedeli dahil) Klima çalışıyor, ikram su ve bisküvi, tuvalet kullanılabilir. Standart araç tarifesi de (klimasız, tuvaletsiz, ikramsız) var. Kişi başı 285 Baht (50 Baht hizmet bedeli dahil) ve sadece saat 15:00’da kalkıyor.
Aslında bot turu satın aldığımız yerde bize 360 Baht fiyat verilmişti, bilet fiyatını 310 Baht sandığımız için daha ucuza olanı alırız dedik. Hizmet bedeli tabelada yazılmadığını ertesi gün fark etmemiz bize 5 saatçik kaybettirdi.
Ayutthaya şehir merkezinden otobüs terminali tuktuk tarifesi 150 Baht. Yine bot turu satan kadın 100 Baht’a ayarlarız dediği için nehri geçtikten sonraki tuktukçu amcayı bizi 100Baht’a götürmesi için ikna ettik. Otobüs terminalinden biletlerimizi aldıktan sonra 4 saatimizi geçirmek için yol üzerindeki interneti olan restaurantlardan birine oturduk. Google Maps’teki adı Taice, ondan buraya yerini iliştiriyoruz. 🙂 Menüde olmayan internetteki resimlerinden beğendiğimiz yemeği (100 Baht) yanına pilav (10 Baht) söyleyip şansımızı denedik ve oldukça lezzetli bir menü geldi. Chang bira (70 Baht) oldukça soğuk geliyor.
5 saat süreceğini düşündüğümüz yolculuk yol çalışması nedeniyle 8 saat sürdü ve otele varmamız 9’u buldu. Buradan sonraki lokasyonumuz Chiang Mai olduğu için hemen 4 gün sonrasına otobüs terminalinden biletimizi aldık. Chiang Mai’ye giden farklı fiyat ve saatlerde 3 otobüs firması var. Hangisinin avantajlı olduğunu araştırma şansımız olmadı çünkü o saatte açık olan WinTour vardı ve ücreti de 207 Baht.
Otobüs terminalinden otele gitmek için terminalden kalkan yeni şehre (10 Baht) ve eski şehre (30 Baht) giden otobüsler var fakat saati 17:00’da bittiği için mecburen tuktuk tuttuk. Pazarlık yapmamıza gerek kalmadan elinde gösterdiği ücret tarifesinde kalacağımız otel 100 Baht yazıyordu, biz de kabul ettik.
Konaklamalarımızı hep agoda’dan aldık, hem daha ucuza fiyat veriyorlar hem de konaklama başına 1 Dolar civarında bir geri ödeme yapıyor. Bizim otobüs bileti almamız son güne kaldığı için konaklamamızı ayarlayamamıştık ve ne yazık ki uygun fiyatlı olan cuma günü konaklamaları bitmişti. Bir yandan da cumartesi günü için TripAdvisor’da herkesten 5 üzerinden 5 almış Sukhothai Bicycle Tour’dan bisiklet turu organizasyonunu yapmaya çalışıyorduk whatsapp üzerinden. Konaklama bulamadığımızı söyleyince, tanıdıklarına sorup aslında bizim kalmak için baktığımız ama internette dolu gözüken hosteli son dakika ayarladı.
Banthai Guest House oldukça sevimli bir otel. Şehirde hiç yer olmadığı için olan tek oteli tutmuştuk, o sebeple çok büyük bir beklentimiz yoktu. Eşyalarımızı otele bırakıp hemen arka sokaktaki Mueang Sukhothai Park’ta, cumartesi akşamları kurulan night markete gittik ve kalan son iki standtan 10 Baht’a kalamar ve midye şişleri aldık. Biz yetişemedik ama canlı müzik de oluyormuş bu parkta.
18/11/2018
Sabah 8:15’de bisiklet turu için bizi otelimizden alıp tura başlayacağımız Sukhothai Bicycle Tour’a getirdiler. Tur liderimiz Jib, kaybolmayalım diye arkamızdan gelecek olan Kob ve tur arkadaşlarımız ile tanıştık. Gerçekten işlerini çok iyi yapıyorlar ve verdiğimiz parayı hak ediyorlar. Ücreti her şey dahil 1050 Baht.
Tayland’ın ilk geçim kaynağı tarım, sonra da turizm geliyor. Buradaki ailelerin çoğunun kendi tarlaları var genellikle pirinç ekiyorlar. Ne yazık ki bu sene yağışlı mevsim oldukça kurak geçmiş dediklerine göre bazı aileler tarlalarını ekememişler.
Pirinç tarlasında çalışmak yaşlandıkça insanlara zor gelmeye başlayıp, çeşitli mevsimsel sebepler de eklenince, bu insanlar kendilerine yeni uğraşlar bulma yoluna gitmişler ve bir mobilya kooperatifi kurmuşlar. Her aile belli bir mobilya türü yapımında ustalaşmış.
Sukhothai’de ve Tayland’da birçok evin önünde bu tarz minik evler var. Bunlara “San Phra Phum” (spirit house) deniyormuş. Tayland’da bizde olduğu gibi bazı gelenekler antik dinlerden miras kalmış. (animistic and folk religions) Temelde evin içinde yaşayanları kötü ruhlardan koruyor. Bu minik evlerin kurulması için eşin dostun katıldığı adakların adandığı şaşalı yemekler veriliyormuş.
Eveet sıra geldi tapınaklara; 1991 yılında Unesco Dünya Mirası listesine giren Sukhothai’de yüzün üzerinde tapınak varmış, restore edilmeyen ve yer altında buldukları yeni kalıntıları de ekleyince toplam tapınak sayısı iki yüz civarındaymış. Sukhothai’nin kelime anlamı mutluluğun başlangıcı, mutluluğun doğumu demekmiş (dawn of happiness).
Grupla beraber yaklaşık yarım saat bisiklet sürdükten sonra yolumuzun üzerindeki ilk tapınak Wat Chang Lom. İlgi çeken parçası başları ve ön ayakları gözüken fillerin üzerine oturtulmuş cedi (stupa). Cedi; insanlar öldükten sonra külleri koymak için inşa etikleri yapılar. Chang ise fil demekmiş; yani tapınağın isminin anlamı cedi’yi çevreleyen filler (elephants circle around the cedi) demekmiş.
Yolumuzun üzerinde 10 gün boyunca kutlanacak olan Loy Krathong (Loi Krathong) ışık festivali için süslü fenerler hazırlayan bir ailenin eserlerini gördük. Akşam bunları stantlarında satacaklarmış:)
Tarihi Park’a girmeden önce yine yolumuzun üzerindeki Wat Phra Phai Luang’a uğruyoruz. Burası Sukhothai krallığından önce Kimer zamanında yapılmış bir tapınak Mahayana Budist tapınağı. Sukhothai kralığı zamanında Teravada Budizm tapınağına çevrilmiş.
Wat Si Chum bizim için en ilginç tapınaktı. Konuşan Buda heykeli burada yer alıyor. Kapının girişinde bulunan dar tünel Buda heykelinin kafasının arkasındaki yere çıkıyor. Zamanında yaşayan insanlar da Buda Heykelinin konuştuğuna inanıyorlarmış. Diğer tünellerde ise eskiden kalma yazı ve çizimler mevcutmuş ama turistlerin kişisel yeteneklerini aynı duvarlar üzerinde sergileme isteğinden kapatma gereği duymuşlar. Bir diğer inanış da Buda’nın eline dokunmanın şans getirmesi. Serçe parmak; gelecek, yüzük parmağı; sağlık, orta parmak; barış, işaret parmağı; başarı, başparmak; güç. Biz de es geçmedik tabii ki:)
Şu anda festival alanı olduğu için olabilir belki ama inanılmaz güzel bir manzara olarak karşımıza çıkan tarihi parka giriyoruz ve kalan zamanımızın bir kısmını burada geçirdikten sonra öğle yemeği için restauranta geçiyoruz. Bize sunulan menü inanılmaz güzeldi ve tüm grup parmaklarımızı yedik diyebiliriz. Kuaitiao Sukhothai buraya özgü noodle çorbası. Enfes bir tadı var ama oldukça acı. Acıdan yanan dudaklarımızı serinletebilmek için yaklaşık 1 litre su içiyoruz.
Artık turumuzun dönüş yoluna geçtik. Ana yol yerine, pirinç tarlalarının arasından toprak patika yoldan gidiyoruz ve o sırada yolumuzu yolun ortasında durmuş 3 tane inek kesmez mi. Ne yapacağız, yanlarından geçmeyiz umarım derken, sahibi yaklaşık on ineği ilerletip, yolu bize açıyor.
İtiraf etmem lazım ki kauçuğun ağaçtan elde edildiğini bilmiyordum. Kauçuk ağaçlarının gövdesine çizikler atıp kovaya dolmasını bekliyorlar. Normalde bu ağaç ülkenin biraz daha kuzeyinde yetişiyormuş ve dikildikten 7 yıl sonra ürün alınabiliyormuş. Bu arazinin sahibi olan aile Sukhothai’de kauçuk ağaçları dikmiş. Bu arada Sukhothai’ye kadar hiç dağa rastlamamıştık, her yer dümdüzdü. Dağların gözüktüğünü fark etmek enteresandı gerçekten.
Toplamda 40 km ve 8 saat süren keyifli yolculuğumuzu başladığımız yerde bitirip, teşekkür edip otelimize geri dönüyoruz. İnternet kullanmak ve çay keyfi için akşam Hong Rama Tearoom’a gidip günü tamamlıyoruz.