Da Nang’a geliş amaçlarımızdan biri Hai Van geçidini görmek diğeri ise ofiste çalışırken instagram fotoğraflarına bakıp durduğum Golden Bridge’i ziyaret etmekti. Motosiklet kiraladığımız ilk gün önce Son Tra Yarımadasını gezdik ardından ilk amacımızı gerçekleştirerek Hai Van Pass’ı gördük. Tabii muhteşem bir manzara da bize eşlik etti. İkinci gün ise bütçemizi birazcık zorlamış olsa da Ba Na Hills’e gidip Golden Bridge’i ziyaret ettik. Sadece bir köprüden ibaret değilmiş burası aynı zamanda koca bir günü geçirebileceğiniz eğlence ve dinlenme merkeziymiş.

Kahvaltı önemli
Vietnam’da insanlar sabah çok erken saatte güne başlıyorlar ve işe gidenler genellikle kahvaltılarını yol üzerindeki yemek satıcılarında yapıyor. Hem ucuz hem de lezzetli oluyor. Biz de kalabalık bir standın önünde aldık yerimizi ne olduğunu çok anlamasak da el kol işareti ile anlaşıp nefis çorbalarımızı içtik. Adını bulamadım ama tam olarak yerini işaretliyorum. Belki bir daha gelip aynı teyzeyi buluruz. Zaten yandaki teyze de aynı lezzettedir eminim. 50000 VND (2.14 Dolar) tuttu.

Kısaca Ba Na Hills
Ba Na Hills Fransızların koloni zamanında Vietnam’ın sıcağından bunalıp deniz seviyesinin 1500 metre üzerindeki serin Ba Na tepelerini keşfettikten sonra kendilerine 1919 yılında kurdukları bir kasaba. Bu sebeple hava Da Nang’ta her ne kadar çok sıcak olsa da burada oldukça serin. Bir önceki günden tecrübeli olduğumuz için bu sefer ceketlerimizi yanımıza almıştık.

Ba Na Hills dünyanın en uzun ve en yüksek teleferiğini bünyesinde barındırıyor. Teleferikle ilerlerken büyüleyici bir manzaradan geçiyorsunuz. Aşağıya bakmaya cesaret edebilirseniz, şelale ve orman manzaralarını izleyerek ilerleyebilirsiniz. Yükseklik korkum olmasa bile oldukça ürkütücü aynı zamanda da büyüleyici.

Kompleksin en bilinen kısmı ise 2018 yılında açılmasına rağmen deli gibi turist akınına uğrayan Golden Bridge. Fotoğraflarda daha fantastik gözükse de gerçeği de beklentimin epey üzerinde beni tatmin etti. Dünyadaki bazı yapılar insan yığınlarına rağmen kendine hayran bırakabiliyor.

En çok eğlendiğimiz ve saatlerimizi harcadığımız yer ise eğlence parkı oldu. Bilete dahil olduğu için daha çok sevinebileceğimiz bir şey olamazdı herhalde. Çocuklar gibi tüm oyunları denedik. Biz ziyaret ettiğimizde yer yer inşaat halinde olan Fransız Kasabası da bir hayli güzel olmuş. Küçük bir Fransız kasabasında dolaştığınız hissi veriyor gerçekten. Bir de bal mumu müzesi var ama giriş 100000 VND olduğu için biz girmedik.

Ayrıca yıl boyu çeşitli festivaller düzenleniyormuş biz çiçek festivaline denk geldik, gerçekten çok güzeldi. Diğerleri; bira festivali (Mayıs-Eylül), halloween festivali (Eylül-Ekim), kış festivali (Kasım-Aralık) ve çiçek festivali (Şubat-Eylül).
Çalışma Saatleri: 07.00-22.00
Ücretler: Biz kişi başı 700000 VND (30 Dolar) olarak direk gişeden aldık ve kredi kartı ile ödedik. Ücrete vergi dahil. Giriş ücreti park yeri, teleferik, eğlence parkı, Golden Bridge , Fransız Kasabası ve Le Jardin D’Amour Flower Garden, Debay Wine Cellar’ı kapsıyor.
Sun World Ba Na Hills’e hoşgeldiniz
Kahvaltımızı yapıp yaklaşık yarım saat ilerledikten sonra Sun World Ba Na Hills’e varmıştık. Motoru park alanına park edip biletimizi aldık. Saat 8 buçukta alandaydık ve çoktan akın akın insanlar gelmeye başlamıştı bile. Bilet sırası beklemedik ama öğlene doğru nasıldı hiçbir fikrim yok. Teleferiğe giden yolda Hoi An şehrinin evlerinin minyatürlerini yapmışlar, biraz ilerisinde de bahçeler var.
Le Jardin d’Amour Çiçek Bahçesi (Flower Garden)
Komplekste tepeleri birbirine bağlayan 5 tane teleferik hattı mevcut. İlk önce Suoi Mo – Ba Na teleferik hattını kullandık oradan da Gare d’Amore-Gare de Jardin feniküler hattını kullanıp çiçek bahçesine ulaştık. Burada çiçek festivaline denk geldik.

O kadar güzel rengarenk çiçeklerle süslemişler ki hayran kaldık. Üzüm bağı (Grape Garden) olarak tasarlanan bu alanın sol tarafında kayanın içine yapılmış bir şarap mahzeni (Debay Wine Cellar), sağ tarafta satranç setinin olduğu bir düşünme bahçesi (Thought Garden), tam karşıda aşıkların mekanı labirent bahçesi (Maze Garden) mevcut. Labirentin üzerine çıkıp bahçeyi kuş bakışı izlemek de oldukça keyifli. Sanırım 1 saat bu kısımda vakit geçirdik.
Sonradan fark ettim ki bu alandaki satranç seti Amerikalı bir satranç oyuncusu ve bulmaca yazarı olan Samuel Loyd’un en ünlü “excelsior” adlı problemiymiş, wikipedia anlatmış sağ olsun. Burada neden sergileniyor ve Fransa ya da Vietnam ile olan ilişkisi nedir bilemiyorum.
Golden Bridge (Altın Köprü)
Bahçelerin arasında dolandıktan sonra yol üzerindeki çok hoşuma giden saman yolu bahçesinden (Milky Way Garden) ve Fransız koloni zamanından kalma bazı kalıntıların yanından geçerek Golden Bridge’e yürüdük. İşte karşımızda Golden Bridge:)
150 metre uzunluğunda iki kocaman elin taşıdığı altın renkli bir köprü. Üzerinden iki üç kez geçip her bir köşesinde onlarca fotoğraf çektikten sonra köprünün bir ucundaki Marseille istasyonundan Bordeaux istasyonuna ilerledik. Yürürken de çilekli smoothiem bana eşlik etti.
Eğlence Parkı (Fantasy Park)
Ga Boardeux-Louvre teleferik hattını kullanıp biraz daha tepeye çıktık. İlk durağımız eğlence parkı ve yaklaşık 3 saatimizi burada her bir oyuncağa binerek geçirdik.
Fransız Kasabası (French Village)
Eğlence parkından sonra bölgeyi dolanmaya başladık. Bu kısım çok sevimliydi, insan kendini gerçekten Fransız kasabasında hissediyor. Kompleksin içinde kalmak isteyenler için otel seçeneği de mevcut bu arada.
Bu alanı dolaştıktan sonra L’Indochina-Ga Tac Toc Tien hattını kullanıp giriş seviyesine geri döndük. Motosikletimize atlayıp şehre doğru ilerlemeye başladık.
Toung VY 2 Restoran (Lokasyon)
Dönüş yolu üzerinde olan bu deniz ürünleri restoranının kocaman afişlerini görüp durduk. İngilizce menüsü olmadığından google yardımı ile resimlerini gösterip sipariş verdiğimiz istiridye, karides ve kalamar baya lezzetliydi. Biralar dahil toplam 366000 VND (15.66 Dolar) verip ayrıldık. Vietnam bizim için deniz ürünleri cenneti oldu. Hayatımızda yemediğimiz kadar midye, istiridye, ahtapot, karides yedik.
Han River Köprüsü (Lokasyon)
Otele dönüş yolunda bir köprüden daha geçtik. Gece bu şehir bana İstanbul’u hatırlattı. Aslında kendisi pek sevimli olmayan bir liman şehri olsa da gözüme çok güzel gözüktü. Bu güzel hislerle beraber otele geri döndük.