Sabah saat 8:00’de Gabbana Otel’in önünde bizi bekleyen rehberimiz Diamond ile tanışmak için yola çıktık. Yürümeyi çok seven bir çift olarak sabah sporuna yarım saatlik yürüyüş ile başlamış olduk böylelikle.
Diamond çok iyi İngilizce konuşuyor, tüm gün bir sürü soru sorup başını ağrıttık, her birini sabırla cevapladı. Bisikletlerimiz oldukça iyi durumdaydı. Sularımızı alıp koyulduk yola. Havanın kapalı olmasına rağmen yağmur yağmadığı için oldukça şanslıydık.
Yollar, tarlalar, bahçeler…
Gün boyunca bize eşlik eden manzaramız; pirinç tarlaları, sebze ve meyve bahçeleri oldu.
Kyaut Ka Latt Pagoda
Gölün ortasındaki bir kayanın tepesine yapılan bu tapınak insana inanılmaz bir huzur veriyor. Efsaneye göre bu tapınakta eskiden bir sürü mücevher varmış. Takısı olmayan ama eğlenmeye giderken şık gözükmek isteyen insanlar buraya gelip ödünç alıp, işleri bittikten sonra geri getirirlermiş. Gel zaman git zaman devran dönmüş, zaman değişmiş insanlar mücevherleri alıp sahteleri ile değiştirmeye başlamışlar. Bu gelenek de ne yazık ki sonlanmış. Şimdi tapınağın içinde mücevher koruyucularının heykelleri var.
Dua eden insanları rahatsız etmeden çıkabileceğimiz yüksekliğe çıkıp, doğanın güzelliğini izledikten sonra merdivenlerden aşağı inerken bileğimize sarı bir ip bağladılar, şans içinmiş:) Seyahatimizi sonlandırana kadar çıkarmadık bileğimizden.
Dohn Yahn Water Park
Kadın ve erkekler için ayrı yüzme havuzlarının olduğu, kimilerinin çamaşır yıkayıp, kimilerinin serinlediği doğal bir yüzme havuzu burası. Duş alan insanlar olduğu için fotoğraf çekmek istemedik, biraz ilersindeki stupaların görüntüsünü kaydedebildik ama.
Sadan Mağarası (Sadan Cave)
Sadan Mağarası’nın tam önünde iki tane fil heykeli var. Erkek fil; fillerin kralı ve ismi Sadan, diğer beyaz fil de eşi. Efsaneye göre Sadan ve eşi mutlu mesut birbirlerine aşık bir çift. Bir gün fil kral eşine çok beğendiği bir çiçeği ona olan aşkını göstermek için hediye eder. Eşi çiçeği aldıktan sonra tam koklarken içinde karınca olduğunu fark eder. Filler karıncadan çok korktukları için ona karıncalı çiçek hediye eden eşinin ona karşı aşkının bittiğini ve kurtulmak istediğini düşünüp kahrından ölür. Sadan bundan habersiz eşinin ölümüne anlam veremez bir türlü. Daha sonra Sadan’ın eşi yeni hayatına insan formunda kraliçe olarak gelir. Anılarında önceki hayatını anımsar ve avcılara fillerin kralını öldürüp, ona fil dişini getirmesi için emir verir. Sadan kendisini öldürmek isteyen bu avcıları fark edip kendini yakalamalarını sağlar. Avcıdan öfkeli kraliçenin onun fil dişini istediğini öğrenir ve kraliçenin eski eşi olduğunu anlar. Kraliçe fildişini görünce, fillerin kralı Sadan’ın öldüğünü anlar ve çok üzülür ama artık yapacak bir şey yoktur. Hikayeleri acıklı bir şekilde son bulur. Sadan Mağarasının içinde bu efsaneyi destekleyen doğal testere şeklinde bir kabartma da mevcut (The Hunter’s Satar), keşke mutlu sonla bitseymiş, kavuşsalarmış mesela..
Bu arada beyaz fil bu bölgede çok değerliymiş. Beyaz fil diye İnternette artınca uçuk pembe renkli filler çıkıyor. Bir çeşit iktidar ve güç göstergesi. Kimi zaman çeşitli ülkeler (Tayland ve Myanmar) beyaz fillerin peşine düşmüş ve uğruna savaşlar çıkmış.
Sadan Mağarasının girişinde, mağara duvarlarına yapılmış binlerce minik buda heykeli karşılıyor. Daha görkemlisi için Kawgun Mağarasına gidilebilir. Birkaç adım sonra Golden Rock’ın minyatürü bulunuyor. Sonrasında merdivenler, köprüler yardımıyla mağaranın içinde dolaşılabiliyor. Mağaradan gün ışığına ulaştığınız yerden bota binip tekne gezintisiyle başlangıç noktasına yakın bir yere gidiyorsunuz. Mağaranın girişinde ayakkabılarımız yanımıza almamız çok iyi oldu aksi taktirde ya bot turunu yapamayacaktık ya da 10 dakika yalın ayak yürümek zorunda kalacaktık.
Kayın Bölgesinin el dokumaları
Hpa-An’da Kayın (Tayland’da Karen diye geçiyordu) Myanmar’ın güney-doğusundaki Kayın Eyaleti’nde yer alıyor. Bu etnik grubun diğer tüm etnik gruplar gibi kendine yaşam tarzları var. Kumaş dokumaları da buna bir örnek. Bu atölyedeki insanlar tüm gün çalışıp, tüccarlara ürün yetiştiriyorlar. Öğleden sonra 3 gibi enfes bir öğle yemeğinin ardından dokuma tezgâhlarına uğrayıp yolumuza devam ediyoruz.
Kaw Ka Thaung Cave
Akşam üstğne doğru hava karar madan Kaw Ka Thaung Mağarasına vardık. Keşke biraz vaktimiz olsaydı koşturmaca içinde olmasaydık da burada biraz vakit geçirebilseydik diye düşündük. Mağaranın derinliklerinde, dar bir geçidin içinde monkların günlerce meditasyon yaptığı küçük bir boşluk var. Doğanın harikaları her seferinde bizi şaşırtıyor.
Yaklaşık 40 dakika aralıksız otoyoldan bisiklet kullandıktan sonra şehrin tozu dumanına bulanıp trafiğinin içinden geçip 40 km bisiklet kullanmanın verdiği yorgunluk içinde başladığımız yere, Gabbana Otel’e döndük. Dönüş yolunda okul çıkışına denk geldiğimiz için, bisikletlerle evlerine dönmeye çalışan yüzlerce çocuğa Mingalarbar! dedik, el salladık, gülümsedik:) En güzel günlerimizden biri oldu yol boyunca. İyi ki yola çıkmışız…